19 Eylül 2008 Cuma

BÜYÜKLENMEK

BÜYÜKLENMEK[1]
*BÜYÜKLER, OMUZLARIMIZDA TAŞIDIĞIMIZ İÇİN BÜYÜKTÜR; FIRLATIP ATINCA YERDE SÜRÜNMEYE BAŞLARLAR. MONTANDRE
Büyüklenmek; Büyüklük taslamak, övünmek, kibir ve gurura kapılmaktır. Kendini büyük görmek büyük günahlardan biridir.[2]
Kibir, kişinin kendisinde bulunan ilim, mevkî ve doğruluk gibi hususiyetleri başkasından üstün görmesidir. Bu, Allah'ın kızgınlığına, insanların hoşnutsuzluğuna sebep olduğu için sahibini felâkete götüren bir hastalıktır.
Kur'an'ın muhtelif yerlerinde Yüce Allah tekebbürü kınamış, kendilerini başkalarından üstün kabul edip, başkasını hor ve hakir gören kişileri tenkit etmiş ve bu türlü davranışların doğru olmadığını bildirmiştir:
Yeryüzünde tekebbürde bulunanları, (haksız yere böbürlenenleri), ayetlerimden uzaklaştıracağım, (onları anlayamayacaklar). Onlar, bütün mucizeleri görseler, yine de imân etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler (o yola girmezler). Fakat azgınlık yolunu görseler, hemen onu yol edinirler. Bu durum, onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir. (A'raf, 146)
Bir de Yüce Allah, ahiret inancından mahrum, kalplerinde tekebbür duygularıyla hareket eden kişileri sevmediğini, Kur'an'ın çeşitli yerlerinde vurgulamıştır:
وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً {37}
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin! (İsrâ, 37)
Sizin tanrınız bir tek tanrıdır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkarcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir. Hiç, şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları asla sevmez. (Nahl, 22, 23)
Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de tekebbür hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
Kalbinde hardal tohumunun tanesi kadar kibir bulunan kişi, Cennet'e girmez ve yine kalbinde hardal tohumunun tanesi kadar imânı olan kişi de, Cehennem ateşine girmez. (Ebû Dâvud, Libâs, 26)
Bu hadisten, iman ile kibrin asla bir arada bulunamadıkları anlaşılmaktadır. Tekebbürün olduğu yerde, imân barınamaz ve imânın bulunduğu yerde de tekebbür bulunamaz.
Buna göre, tekebbür duygularına kapılarak, Allah'ın emir ve yasaklarından kaçınan, ilâhî emirler karşısında teslimiyet içinde olmayan insanlar, iblisin varisleridirler.[3]
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem büyüklenmekle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
Büyüklük, insanlara gerekli olan haklarını vermek suçlarını bağışlamaktır.
Nice kendini büyük görenler vardır ki bütün alçaklardan daha alçaktır.

KISSA VE HİKAYELER

FAKİR VE KÖR
*ŞİMDİYE KADAR KİMSE TAKLİT YOLUYLA BÜYÜKLÜĞE ULAŞAMAMIŞTIR.
SAMUEL JOHNSON
Kibirli ve zengin birisi kapısına gelen bir fakire bir şey vermediği gibi, onu hem paylar hem de kapıyı yüzüne kapatır. Zavallı fakir içlenir; bir tarafa çekilir ve oturur, ağlamaya başlar. Bir kör, onun ağlamalarını duyar. Kalkar yanına gelir, niçin böyle üzgün olduğunu, ağladığını sorar.
Fakir olanı biteni anlatır.
Kör, teselli vererek, üzülmemesini, kendi evine gelmesini, evinde kalmasını, ekmeğini çorbasını kendisiyle paylaşmasını ister ve ısrarda eder. Fakir onun içtenliği ve ısrarı karşısında kabul eder, onunla gider.
Kör ona karşı çok güzel bir konukseverlik gösterir. Fakirin, hem karnı doyar hem de gönlü hoş olur. Gönlü öyle hoş olur ki, o hoşnutluk içinde:
-Sen bana evini açtın, sen bana gönlünü açtın, Kadir Mevlamda senin gözünü açsın, diye dua eder.
Gece olur, körde bir gariplenir bir gariplenir ki, o gariplik içersinde gözünden birkaç damla yaş damlar, gözleri birden açılır. Görmeğe başlar.
Körün görmesi ile ilgili haber bir anda şehirde yayılır. Yer yerinden oynar. Bu haberi onu kapısından kovan, kovmakla kalmayan taş yürekli de duyar. İşin doğruluğunu anlamak için gözü açılan şahsa gelir:
-Çok şanslıymışsın. Gözün nasıl açıldı, kim açtı.
-Hey! seni gidi gafil seni, sen nasıl bir adammışsın ki, öyle bir mübarek zatı azarladın, üzdün, yüzünü yıktın. Devlet kuşunu bıraktın, baykuş ile meşgul oldun. Gözümün kapısını, senin yüzüne kapıyı kapattığın o kimse açtı.
-Desene kendime yazık ettim, öyle bir doğanmış ki öyle bir devletmiş ki, kıymetini bilemedim, bana değil sana nasip oldu, ben avlayamadım sen avladın, der ve kıskançlıkla parmağını ısırır.[4]

[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2008
[2] Sözlük manaları
[3] İnternet- İslam Ansiklopedisi- Nureddin TURGAY
[4] Bostan ve Gülistan'dan

Hiç yorum yok: