17 Ağustos 2008 Pazar

KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK

KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK[1]

* HİÇ KİMSE SENDEN İYİ DEĞİLDİR; AMA SEN ORTAYA BİR ŞEY KOYMAZSAN,

SEN DE HİÇ KİMSEDEN İYİ DEĞİLSİN. DONALD LAİRD

İslâm, ferdin kendi hayatına önem verdiği kadar, topluluk hayatına da çok büyük önem veriyor. Hattâ toplumun devamı için, nesillerle ilgileniyor. Hattâ insanların malları ve mülkleriyle ilgileniyor. Malın mülkün telef edilmemesini, zarara uğratılmamasını da, esaslar koyarak gösteriyor.

İslâm’ın ana hedeflerinden birisi toplumdur. Emirlerindeki ve yasaklarındaki amaçlardan bir tanesi, toplumun menfaatlerini gözetmek, korumak, kollamaktır. O halde İslâm, aynı zamanda sosyal yönü çok çok kuvvetli olan bir din olarak karşımızdadır.

İslâm insanın kendisiyle, toplumuyla, eviyle, ruhî hayatıyla, aklıyla, kalbiyle her şeyiyle uğraşıyor. İslâm’da bir insan, “Bu benim malımdır, istediğim gibi kırarım, dökerim, yakarım, yıkarım!” da diyemez. Kendi malı olduğu halde, kendi malına telef vermeğe hakkı yoktur. Verdiği takdirde, kadı onu da cezalandırabilir.

İslâm’ın bu ana yapısı çok güzel bir yapı, çok muhteşem bir yapı... Bütün beşerî nizamlarla mukayese edilemeyecek kadar, onlardan üstün olan olan bir karakteri bu dinimizin. Elhamdü lillâh ki, Allah bizi müslüman yaratmış.

Peygamber Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Cerîr RA’ın rivayet ettiği, İbn-i Ebid Dünyâ’nın kaydettiği bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki:

(Eyyü mâ kavmin umile fîhim bil meâsî hüm eazzü ve ekser, lem yugayyirû illâ ammehümullahu biikàbihî) Sadaka rasûlüllah.

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz: Herhangi bir kavim ki, içinde kötülükler, günahlar, isyanlar icra olunuyor da; onlar daha çok olduğu halde, daha izzetli, kuvvetli oldukları halde, o isyanları durdurmuyorlar, o kötülükleri, günahları engellemiyorlarsa, muhakkak Allah-u Teâlâ Hazretleri azabını hepsine birden şâmil eder. Yâni, sadece isyanı yapan, günahı işleyenleri değil; isyana sessiz kalanları, aldırmayanları da cezasına maruz bırakır, cezasını onlara da şâmil kılar, hepsini birden cezalandırır demektir.

İyiliği emretmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın, günah islemek ve düşmanlık yapmakta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah'ın azabı çok şiddetlidir. (Mâide, 2)

Her iki ayette de Yüce Mevlâmız hepimize, bu iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak görevini vermektedir. Ben bilemiyorum, söylersem işte bana böyle böyle yaparlar gibi sudan bahanelerle kendimizi bu görevden sıyrılmış kabul edemeyiz.

KISSA VE HİKAYELER

DERSİNİ ALMAK

* İNSANLARIN İKİ YÜZLÜLERİ, ÖTEKİNİN YANINA VARIP, BERİKİ ALEYHİNDE KONUŞARAK, GIYBETİNİ YAPAN, BERİKİNİN YANINDA DA ÖTEKİ ALEYHİNDE KONUŞARAK, ONLARI BİRBİRİNE TAKIŞTIRAN KİMSELERDİR. BUNLAR, İNSANLARIN EN ŞERİRLERİDİR. HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Aslan, kurt ve tilki birlikte ava çıkmışlar. Bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan avlamışlar. Bir su başına gelip oturduklarında aslan:

-Ey kurt, bu avladığımız hayvanları adaletli bir şekilde paylaştır, adaleti yeniden ihya et!"demiş.

Kurt, kendinden emin bir şekilde kalkmış. Yaban öküzü­nü aslanın önüne bırakmış:

-Efendimiz, siz hem en irimiz, hem de efendimiz olduğunuzdan yaban öküzü sizin hakkınız. Keçi orta irilikte olduğu için onu da ben alıyorum. En küçüğümüz tilki olduğundan tavşan da onun hakkıdır. demiş.

Aslan, bu paylaştırmaya çok sinirlenmiş:

-Ey kurt, ben iyice anlayamadım. Yanıma yaklaş da bir daha anlat." demiş. Kurt yaklaşınca bir pençe vurarak onu parçalamış. Sonra til­kiye dönmüş:

-Ey tilki, bunları sen adaletli bir şekilde paylaştır! demiş. Tilki, aslanı hürmetle selamladıktan sonra:

-Bu semiz öküz, siz efendimizin kuşluk yemeği, bunu kuşluk vakti yersiniz. Keçi, siz büyük kralımızın öğle yemeğinde güzel bir yahni olur, onu da öğle vakti yersiniz. Tavşana ge­lince, o da size akşam yemeği olur, afiyetle yersiniz. demiş. Aslan sevinçle haykırarak:

-"Ey tilki, çok adil davrandın. Pay etme işini çok güzel hal­lettin. Söyle bakalım, bunu kimden öğrendin? diye sormuş.

Tilki, ne olur ne olmaz diye belli etmeden birkaç adım da­ha uzaklaşmış ve kurnaz kurnaz gülerek:

-Kurdun başına gelenlerden, diye cevap vermiş.

İnsan hâdiselerden ders almalı, tavrını belirlerken du­rumunu göz önünde bulundurmalıdır. Yoksa, olur olmaz her yerde donkişotluk yapmanın cesaretle alâkası yok, ce­haletle alakası çoktur. Hele hak kuvvette, kuvvet hakta değilse, insan adımlarını atarken daha dikkatli olmalıdır.[2]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] Mesel Denizi, s:129

Hiç yorum yok: