11 Ağustos 2008 Pazartesi

İRADELİ OLMAK

İRADELİ OLMAK[1]

* HEDEFİ OLMAYAN, NEYE NİŞAN ALACAĞINI BİLMEZ. ÇİN ATASÖZÜ

İrade; İsteme, dileme, arzu ve isteklerin gerçekleştirilip ortaya konması yeteneği veya iki şeyden birini tercih etme ma’nâlarına gelir. Herhangi birşey yapıp yapmama hususunda, karar verme gücüdür. İrâde; Nefsin isteklerini aşma, bedenin arzularına başkaldırma, Hakk’ın rızâ ve hoşnutluğunu kendi istek ve dileklerine tercih ederek her yerde ve her durumda O’nun murâdında fâni olma, şeklinde tarif edilmiştir.

Bir insanda irâde şuuru, onun kendi kendini idrak etmesi demektir. Bunun aksi ise ferdin deformasyonu ve bozulmasıdır ki böyle bir bozulmaya maruz kalan fert, hareketlerinde kararsız, düşüncelerinde de şaşkınlık içindedir.

İradeli hareket, bir ilk plân ve karara muhtaçtır. Bu da zihnin hayat ve faaliyetlerine bağlıdır. Bu itibarla, tanıyabildiğimiz varlıklar arasında, irâdeli hareket yalnız ve yalnız insanoğluna has bir keyfiyettir.

Cüzî irâdesini Yaratıcı’nın sonsuz irâdesiyle bütünleştiren insan, sınırlı irâdesiyle sınırsızlığa ulaşır; iktidarsızken güçlü, âcizken kuvvetli, katre iken derya, zerre iken güneş ve bir hiçken bütün bir varlık kesilir!..

Azim ve irâdesiyle, Rahmet-i Sonsuz’la münasebete geçen insan, O’nun kuvvetine dayanmış, himayesine girmiş ve nefsâniliğin gayyâlarına yuvarlanmaktan kurtulmuş olur. Evet, her var oluş ve yükseliş irâdenin kanatlarına bağlı olduğu gibi, her yıkılış ve tükeniş de o kanatların kırılmasıyla yakından alâkalıdır.

Yunus Emre’nin irade ile alâkalı mısralarını dinleyelim:

Aciz kaldım zalim nefsin elinden

Şol dünyanın lezzetinden doyamaz.

Aynını (gözünü) almıştır gaflet gömleğin

Ömrünün gelip geçtiğini bilemez.[2]

İrademizi Allah'ın iradesine teslim etsek, O'nun kâinat için, hayat için koyduğu kuralları çok iyi bilip, onlara hakkıyla riayet etsek, karışıp karıştırmasak, her şey çok daha iyi yürür. Eko sistem, insan ile değmeden nasıl aslî dengesi içinde yürüyor ve insanın yersiz müdahaleleriyle bozuluyorsa, içtimaî sistem de aynen öyle yürür. Helâl yolda kullanıldığında tenâsül adına hayırlı bir fonksiyon yüklenen şehvet, suiistimal edildiğinde nasıl insanı insanlıktan çıkarıyor ve en büyük günahlara sebebiyet veriyorsa, bunun gibi, irade de, yerinde kullanılmadığı, yanlış yerde kullanıldığı, İlâhî irade'ye muhalefet ettiği zaman, insanın başına belâlar açar.

Bunu yerli yerine kullandığımızda, İlâhî irade'ye, Allah'ın rızasına râm olduğumuzda, O bize farkında olmadığımız öyle kapılar açar ki, hayatımızı duyarak yaşarsak, bunun farkına varırız.

KISSA VE HİKAYELER

İRADENİN ZAFERİ

*GÖRÜYORSUNUZ Kİ, GELENLER GİDİYORLAR; GİDENLER DÖNMÜYORLAR... BU GAYRİ İHTİYARİ Gİ­DİŞ, BU VARLIKLA AKIŞ, CENÂB-I ALLAH'ADIR.

ÖMER İBN ABDÜLAZİZ

New York'taki Manhattan ile Brooklyn arasındaki nehir üzerine kurulmuş olan Brooklyn Köprüsü bir mühendislik harikasıdır.

John Roebling adında yetenekli ve idealist bir mühendis, 1883 yılında gösterişli bir köprü projesi yapmış. Ancak köprü inşaat uzmanları ona bu projeyi unutmasını, çünkü böyle bir köprü kurmanın imkansız olduğunu söylemişler.

Roebling, geleceği parlak bir mühendis olan oğlu Washington'u köprünün inşa edilebileceğine ikna etmiş. Baba-oğul birlikte bu işin nasıl başarılabileceği ve engellerin nasıl aşıla­cağı üzerinde epey fikir jimnastiği yapıp zihin ve yürek teri dökmüşler.

Her nasılsa, bankacıları proje için gereken maddi desteği vermeye de ikna etmişler. Sonra da dizginlenemez bir heye­can ve enerjiyle adamlarını tutmuş ve hayallerindeki köprüyü inşa etmeye başlamışlar.

Projenin devreye konmasının üzerinden daha birkaç ay geçmemişken inşaat sahasında meydana gelen acı bir kazada John Roebling ölmüş, oğlu Washington da ciddi biçimde yaralanmış.

Washington'un beyni şiddetli zarar gördüğü için, ne ko­nuşabiliyor ne de yürüyebiliyormuş. Köprünün nasıl inşa edi­lebileceğini yalnızca baba-oğul Roebling'ler bildiği için, herkes bu büyük projenin çöpe gittiğini sanmış. Washington Roebling, hareket edemediği ve konuşama­dığı halde zekası hâlâ zehir gibiymiş.

Bir gün hastanede yatağa mahkûm vaziyette yatarken Washington'un aklına bir iletişim şifresi oluşturma fikri gelmiş. Yalnızca tek bir parmağını oynatabilen Washington bu par­mağıyla karısına dokunmuş. Uzun uğraşlar sonunda parmağını vurarak, yani parmak işaretleriyle karısına köprü inşaatını sürdüren mühendislere neler söylemesi gerektiğini anlatmış.

Yatalak mühendis on üç yıl boyunca, evet tam on üç uzun yıl boyunca hasta yatağından tek parmağıyla verdiği direktiflerle gösterişli Brooklyn Köprüsü sonunda tamam­lanmış.[3]



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] F.Gülen; Prizma 1, s:170

[3] İbrahim Refik “Hayatın Renkleri” s:66

Hiç yorum yok: