7 Ağustos 2008 Perşembe

DOSTLUK

DOSTLUK[1]

*Dostluk, her şeyden evvel bir gönül işidir. Onun riya ve aldatmacalarla elde edileceğini sananlar hep aldanmışlardır.

Dost; sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, sıkı fıkı görüşülen kimse, gönüldeş, sevilen insan, yâr, sevgili, mahbub, aralarında iyi ilişki bulunan, düşman olmayan anlamlarına gelir. Dostluk; dost olma durumudur. Yada dostça davranmaktır. Gerçek dost kara günde belli olur.[2] Dostluğun karşıtı, düşmanlık, adavet ve kindarlıktır.

Kur'ân-ı Kerîm'de bu anlamda en çok geçen kelime velîdir. Bu konudaki âyetlerin çoğunda insanlara, müminlere ve Peygamber'e yardımcı olacak, onları koruyacak, bağışlayacak, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan gerçek dostun Allah olduğu; insanların bu anlamda Allah'tan başka dostları bulunmadığı ifade edilmektedir. Böylece onların gerçek ve ebedî dost olarak Allah'ı bilmeleri. O'na dayanıp güvenmeleri öğütlenmektedir. Ayrıca dinî ve ahlâki zihniyetin beşerî ilişkiler üzerindeki etkileri dolayısıyla kafirlerin, zalimlerin, yahudi ve hıristiyanların sadece birbirlerinin ve şeytanın dostları olabilecekleri bildirilir. Sevilen tanıdık birine içten olarak seslenme sözü olarak da kullanılır. Örneğin:

Maide 56. Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.

وَمَن يَتَوَلَّ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ فَإِنَّ حِزْبَ اللّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ 56

Bütün müslümanlar birbirine dosttur. Çünkü aralarında sönmeyen bir din kardeşliği vardır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle tanımlanmıştır:

Mümin erkekler ve mimin kadınlar birbirlerinin dostudurlar. (Tevbe, 71) Dostluk, ancak Allah içindir. İslâm dışı bir gaye için dostluk kurulmaz.

Hz. Muhammed (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: İnsan, dostunun dinindedir. Bundan dolayı dost edineceği kişiye dikkat etsin. (Riyâzü's-Sâlihin, I, 398)

"İnsan sevdiği ile beraberdir. (Müslim, Birr, 161)

Dünya hayatında her insanın onunla samimi olacağı, duygularını paylaşacağı, seveceği ve sevileceği görüş birliğinde bulunacağı dostlara ihtiyacı vardır. Dostluklar, Allah rızası için ve çıkarsız olursa sürekli olur. Bir müminin genel olarak bütün müminlere dostluk göstermesi sünnettir. Ayrıca, ferd olarak her müminin en çok sevdiği, bağlandığı dostları, arkadaşları da bulunur.

KISSA VE HİKAYELER

GERÇEK DOSTLUK

*Yürek acısını ancak bir dost eli geçirir. A.HELVETİUS

Hz. Muhammed (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ile Hz. Ebu Bekir (Radıyallahü anh) arasındaki dostluk gibi.

Rivayet edildiği üzere bir gün Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hastalanmıştı. Bunu duyan peygamber âşığı Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, derhâl mübârek hâl ve hatırlarını sormak için Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in ziyâretine koştu. Ancak o Âlemler Efendisi’ni rahatsız bir hâlde görünce dayanamadı ve eve döndüğünde teessüründen yatağa düştü.

Birkaç gün sonra sıhhate kavuşan Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Ebû Bekir -radıyallâhü anh-’ın da hastalandığını işitti ve ziyâretine gitti. Hazret-i Ebû Bekir’e:

-Rasûlullâh seni ziyârete geliyor! dediler.

O peygamber âşığı hemen yatağından fırladı; büyük bir canlılık ve tarifsiz bir sürûr içinde kapıya koştu. Hastalığından kurtulmuştu. Âlemlerin Efendisi’ni kapıda karşıladı ve içeriye buyur etti. Onu böylesine sıhhat ve âfiyet içerisinde mesrûr olarak gören Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hayretle:

-Yâ Ebâ Bekr! Senin hasta olduğunu söylemişlerdi. dedi.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e aşk ve muhabbette herkesten daha ziyâde nasibdâr olan Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in ziyâretinden mest bir hâlde şu mukâbelede bulundu:

-Yâ Rasûlallâh! Dostum hasta oldu; ona teessürümden ben de hasta oldum! O âfiyet buldu, ben de âfiyet buldum!..

Bu hâl, dostluktaki fenâ hâlidir. İşte bu hâli yaşayan Hazret-i Ebû Bekir’e hastalığı, dostunun hâlini paylaşacağı için sıhhatten daha ziyâde hoşnutluk vermişti. Çünkü dostlarla aynîlikte, en acı yemişler bile tatlılaşır.



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2006

[2] Sözlük manaları

Hiç yorum yok: