7 Ağustos 2008 Perşembe

DİN KARDEŞİNİ SEVMEK

DİN KARDEŞİNİ SEVMEK[1]

*Sevgi, acıları tatlılaştırır; çünkü sevgilerin temeli, insanı doğru yola götürmektir.

MEVLÂNA

Sevgi, gönlün tad duyduğu, lezzet duyduğu, beğendiği bir şeye meylidir. Şiddetli seven insana âşık derler. Sevilene mâşuk adı verilir.

Bir müslümanın en belirgin vasıflarından birisi kardeş ve arkadaşlarına karşı menfaat duygusundan arınmış, çıkardan uzak ve her türlü şâibeden temizlenmiş bir sevgi beslemesidir. Çünkü müslümanı müslüman kardeşine bağlayan bağ; rengi, dili ve cinsi ne olursa olsun, iman bağıdır. Bu durum, vahiy ve hadis-i şeriften kaynaklanmaktadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ Mü’minler ancak kardeştir. (Hucurat, 10) buyurulmaktadır.

Ulu Allah cc. bizleri severek yaratmıştır. Her birimiz Halık'ımızın bir eseriyiz. Yaradılışımızda hiç bir noksanlık yoktur. Her şey yerli yerinde, ahsen ve hikmetli olarak yaratılmıştır.

Sevgi kardeşlik ve hoşgörünün hakim olduğu her devirde insanlar, rahat ve huzura kavuşmuştur. Ne zamanki sevgi, nefret, kin, kıskançlık ve hasede dönüşmüş, işte o zaman ademoğulları kan dökücü olmuşlardır.

Birbirimizi sevmek ve birbirimizi sevdirmek evvela yaşadığımız vatanımız, toplumumuz ve ailemiz için zaruridir. Aile fertlerimizin sevgiye, saygıya, hoşgörüye ve merhamete ihtiyacı vardır.

İman kardeşliği, gönül bağlarının en kuvvetlisi, kalb yakınlığının en güçlüsü ve ruhî bağların en yücesidir. Bu eşsiz kardeşliğin temizlik, derinlik ve devamında hayretler uyandıran bir sevgi şeklinin ortaya çıkması şaşılacak bir hadise değildir. Çünkü bu sevgiyi İslâm, “Allah için sevgi” diye isimlendirmiştir. Sevgisinde sadık olan müslüman imanın tatlılığını hisseder. Peygamberimiz şöyle buyurur:

Üç şey vardır ki insanda onlar bulunursa iman ona yerleşir: Allah ve Rasul’ünün o kimseye herşeyden daha sevimli olması, müslüman kardeşini sadece Allah için sevmesi ve ateşe atılmaktan nasıl korkuyorsa Allah kendini kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten korkması.( Buhari, Müslim.)

Birçok hadis-i şerif Allah için birbirini sevenlerin makamının kıyamet gününde yüceliğini açıklamaktadır. Bu hadislerden biri, Allah’ın gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı o günde Allah’ın gölgeleyeceği yedi kimseyi belirten hadistir. Bu yedi kişiden biri, Allah için birbirini sevmiş ve bu sevgi üzerine birleşip bu sevgiyle ayrılan iki kimsedir.

Allah için birbirini sevenlere şeref olarak Allah’ın kıyamet günü haşr meydanında onlarla ilgilenmesi yetmektedir. Allah’u Teâlâ buyuruyor ki:

Benim için birbirini sevenler nerede? Gölgemden başka gölge bulunmayan bugün onları ben gölgeleyeceğim. (Müslim)

Mümkün oldukça sevdiklerimizle hediyeleşmeliyiz. Üzüntülü anlarında üzüntülerine ortak olmalı, sevinçleriyle de sevinmeliyiz.

Müslümanın müslümana dargınlığı en çok üç gündür, diyen Hz Peygamberin bu sözüne uyarak dargın olanları gerekirse yalan dahi söyleyerek barıştırmak vazifemizdir.

Kendi sıkıntı ve üzüntülerimizi diğer insanlara aksettirmememiz, daima herkese karşı güler yüzlü ve tatlı sözlü olmamız gerekir.

Ayrıca selam da sevgi ve muhabbeti tamamlar. Yine Allah'ın Resulü Siz selamı yayınız, buyurmuşlardır. Bizler sevginin devamı için affedici, şefkatli, merhametli, büyüklere hürmetli, küçüklere karşı koruyucu, bütün insanları:

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaradılmışı severiz

Yaradandan ötürü. Diyen Hz Yunus Emre gibi sevmesini bilmeliyiz.

Şunu da hiç unutmamak gerekir ki, seven muhakkak sevilir, kıran kırılır.

Bizi sevenleri canım

Biz de severiz sultanım. (YUNUS EMRE) [2]

Bir mümini sevindirmek bir yıllık nafile ibadetten hayırlıdır, buyuruluyor. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri de, (Zikir ve murakabe, bir Müslümana hizmet yapılamadığı zamanda olur. Birinin gönlünü alacak, onu sevindirecek bir hizmet, zikir ve murakabeden önce gelir) buyururdu. Murakabe, nafile ibadet yapmak, Allahü teâlânın, her an, her şeyi gördüğünü, bildiğini düşünmektir.

Demek ki insanlara yardım ve hizmet ederek onları sevindirmek daha sevaptır. Ne şekilde olursa olsun, dine uygun olarak insanları sevindirmek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Farzlardan sonra en kıymetli amel, mümini sevindirmektir. (Taberani)

En kıymetli amel, bir müminin sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmak suretiyle sevindirmektir. (Taberani)

Sıkıntıya düşene, çaresize yardım edeni Allahü teâlâ sever. (İbni Neccar)

Din kardeşinin bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve 70 sevap verilir. O iş bitene kadar, böyle devam eder. İşi yapılınca, bütün günahları affedilir. O işi yaparken ölürse, sorgusuz sualsiz Cennete gider. (İbni Ebiddünya)

Duam kabul olsun, sıkıntım gitsin diyen, darda kalanı ferahlandırsın! (İbni Ebiddünya)



[1] Derleyen, YETER Hasan Vehbi, Emekli öğretmen, Honaz / 2007

[2] int. Ari magazin.com.

Hiç yorum yok: